Herkesin hayran olduğu birileri var bu hayatta. Benim ki biraz farklı. Benim öyle çok beğendiğim, hayran olduğum, birlikte bir gece geçirmek istediğim, posterini odama astığım bir hatun olmadı şahsen şimdiye kadar. Elbette sanat camiasında güzel kategorisine sokacağımız, eli yüzü düzgün, şehvetli, seksi hatunlar var. Kendilerini taktir ediyor ve buradan başarılarının devamını diliyorum.
Ama kimse kusura bakmasın ben Kiefer Sutherland hayranıyım. Bu hayranlığım nereden geliyor şimdi ondan bahsedeyim. Yıl 1988 falan sanırım. Video dönemi. Bizde Beta arkadaşlarda VHS video var. VHS daha şekil, havalı. Hatta şöyle bir trip vardı: “O videon VHS artist.” Neyse, adım başı videocular var. Gidiyorsun film bakıyorsun yarım saat, iki-üç tane kiralayıp çıkıyorsun, bir günde izleyip ertesi gün geri getiriyorsun. Henüz ilk okuldayım. Çok ufağım. Minnacığım ama seviyorum film izlemeyi, Commodore 64 oynamayı ve de ağzıma bir avuç dolusu boyalı sakız atıp çiğnemeyi. Daha o zamanlar Metallica dinlerdik, kasetçiye gider kapağına göre Metallica ya da Iron Maiden albümü alırdık. Neyse geçelim bunları, konu uzuyor.
Yine bir gün arkadaşlardayım, biraz Commodore oynadık, sonra canımız film çekti. ‘Lost Boys’ diye bir film vardı onlarda. Onu koyduk, Kiefer o zaman çok genç. Yanılmıyorsam ikinci filmi ve ilk başrolü. Neyse filmi koyduk ve hayatımın ilk vampir filmini izledim. Hâlâ aklımdadır sahneler. Özellikle kurtçuk yeme sahnesi. Hayatımda bu kadar korkmamışımdır herhalde. Bir de ‘Evil Dead’i izlerken korkmuştum. O yaşlarda hakikaten böyle filmler izlememek lazım.
Sonra Kiefer benim beynime kazındı. Yıllar içinde başka filmlerini de izledim. Özellikle ‘Çizgi Ötesi’ bende iz bıraktı. Sonra işte biliyorsunuz, 24’te Jack Bauer olarak karşımıza çıktı.
Bu adam tam bir karakter oyuncusu ve bence sinemada hak ettiği yere gelmedi. Babasını da ayrı severim. O da tam bir karakter oyuncusu. Her rolün adamı.
Devam et Kiefer…
Yorum ekle