Listen Radio Groove Mix

Delikanlı Alp…

Herkesin hayatında ‘delikanlılık’ maceraları vardır. Elbette benim de var. Özellikle lise dönemim baya bir hareketli geçti.

Sebebini şöyle anlatayım: İlkokulu özelde okudum. Orada fazla kavga etmedim. Ama çok öğretmen dayağı yedim. “Öğretmen” diyorum çünkü bildiğiniz üzere ‘hoca’ statüsü nedense ortaokuldan sonra başlıyor bizim memlekette. 5 sene boyunca “Öğretmenim” diyorsun, fakat ortaokula geçer geçmez anında “Hocam” demeye başlıyorsun. Hiç unutmam ilkokulda bir kere “Hocam” demiştim öğretmene, neredeyse dövüyordu beni…

Şimdi nasıl bu işler bilmem. Malum, ilkokulla-ortaokul birleşti adı da ilköğretim oldu. Yani ‘orta 1-2-3’ kavramı rafa kalktı. Zamane çocukları “6’ıncı, 7’inci, 8’inci sınıfım” diyor. Dolayısıyla, hocam, öğretmenim farkı oluyor mu bilgim yok. Tek bildiğim hâlâ o anlamsız önlükler kalkmadı. Ya da kalktıysa benim haberim yok ve 6’ıncı sınıfa  kadar önlük giyiliyor diye biliyorum ben. Hatam varsa düzeltin bir zahmet.

Konumuz bu değil elbet. Ama her zamanki gibi laf lafı açıyor. Evet ilkokulda bir kere kavga etmiştim. Onda da bir sınıf alttan ‘yamyam’ gibi bir çocukla. Adını hatırlamıyorum. Ama kavga sırasında onu dövmüştüm. Daha doğrusu başta dövmüştüm, burnu kanamıştı. Ama sonra öyle bir boğazımı ısırdı ki, neredeyse et koparıyordu.

Neyse ortaokulda devlete geçtim. Ortaköy’e taşınmıştık. Ve Boğaz kenarındaki Gazi Osman Paşa Ortaokulu’na yazıldım. Okulun manzarası muhteşemdi. Tam Boğaziçi Köprüsü’nün altındaydı. Maç yaparken ayakkabılar denize uçar, balıkçılar getirirdi.

Yabancı bir ortama girmiştim. Etrafımdaki herkes Ortaköy çocuğuydu. Herkes herkesi tanıyordu. Gruplaşma vardı. Bense fazla iyi aile çocuğuydum. Üstelik maddi durumumda onlardan iyiydi. Bende benim gibi bir-iki iyi aile çocuğu buldum. Serserilerden uzak durmaya çalıştım. Durabildiğin kadar tabi. Sonuç itibariyle ezildik. Ve kimseye sesimiz çıkmadı. Kimseyle kavga etmedim ama kavga edeceğim yerde de susmayı tercih ettim.

Ortaokul ezik bir şekilde bitmiş ve lise çağına gelmiştim. Lisede yine devlete gittim. Bu sefer İTO Anadolu Ticaret Meslek Lisesi’ydi adresim. İşi baştan sıkı tutmaya karar vermiştim. Ne olursa olsun, kendimi savunacak, tepkimi koyacak ve gücümü gösterecektim. Baştan işi sıkı tutarsan, devamı gelir diye düşünüyordum.

Öyle de oldu. Birkaç delikanlılık gösterisi yaptım. Kısa sürede statü kazandım. Artık sınıfın abilerindendim. Kimse bana bulaşmaz ama sorunu olursa, biriyle kavga edecekse gelir benden yardım isterdi. Güç olarak da nedense yaşıtlarımdan güçlüydüm.

Ben hayatta kişisel olarak hiç kavga etmedim. Kimseyle sorunum olmamıştır herhalde. Ama başkaları yüzünden çok kavga ettim. Sorunlu adam ben oldum. Düşman kazandım. Zararı da hep ben gördüm. Lisede iki kere okuldan uzaklaştırıldım kavga yüzünden.

Yazlıkta çıkan bir kavgadan dolayı da iki sene mahkemelerde süründüm. 1 hafta hapis cezası aldım ama ertelendi.

Neyse bunlara çok detaylı girmeyeceğim.

Lise bitince haliyle üniversite başladı. Geçmişte yaptığım anlamsız şiddet olaylarını geride bırakıp artık sadece okuluna, derslerine ve sevgilisine konsantre olan, insanları yumruklarıyla değil, beyniyle döven bir adam olmak istiyordum.

Mümkün olduğunca beladan uzak kaldım ama bir iki kere arkadaş kavgasına müdahil oldum. Maç yaparken çıkan bir kavga sırasında karşı taraf 10 kişi, biz 3 kişiyken ben kavgayı ayırdığım için arkadaşımdan trip yedim mesela.

Neyse Bilgi Üniversitesi’nde 2’inci ya da 3’üncü sınıftım sanırım. Senenin 2002 ya da 2003 olması lazım. Gelin “2003” diyelim. Kuştepe Kampusü’nün bahçesinde aylardan mayıs olduğu için her zaman olduğu gibi May Fast etkinlikleri vardı. Kısaca bedava bira içiyor, bahçede konser dinliyor, eğleniyordun.

Hava da güzeldi, biz de bahçede çimlerin üzerine oturduk. İçtik, eğlendik. Bahçe baya kalabalıktı. Hava kararmamıştı. Eğlence tam gaz devam ediyordu. Kız arkadaşım yanımdaydı. Sohbet ediyorduk.

Derken bizim bölümden bir kız geldi. “Şuradaki tipler devamlı bana bakıyor rahatsız oluyorum, yanınızda oturabilir miyim?” diye sordu.

Bir anda uzun zamandır içimde sakladığım ‘delikanlılık’ ruhu şaha kalktı ve “Tabii, gel otur” dedim.

Kız oturdu. Sohbete devam ettik. Bu sırada adamlar devamlı bakmaya devam ediyordu. Alkolü fazla kaçırmışlardı. Sanırım Dolapdere Kampusü’nden gelmişler.

Neyse onlar tacize devam etti. En sonunda benim tez canlı kız arkadaşım dayanamadı ve onlara dönüp elini kaldırarak “Ne bakıyorsunuz?” dedi.

Bir dakika geçmedi, iki-üç kişi yanımıza geldi. Ben yerde oturuyordum. Biri kız arkadaşıma doğru yöneldi ve “Sen ne yaptın bana dönüp, ne dedin?” gibi laflar etti. Ağzı leş gibi içki kokuyordu. Sanırım onu dövmem gerekiyordu.

Ben hâlâ yerde oturuyordum. Yerdeyken, “Sen o kızla öyle konuşamazsın” dedim. Çocuk bana yöneldi ve “Hadi ya ne olacak konuşursam?” gibi bir cümle kurdu.

Yavaşça doğruldum. Yerden kalktıp. İkinci bir cümle kurmadan elimi havaya kaldırıp yumruğu suratına çaktım.

Bir anda ortalık karıştı. Bizim arkadaşlar koştu. Ben çocuğu aldım ortada bir güzel patakladım. İnsanlar daire oldu. Kavgayı izliyorlardı. “Vur Alp, vur Alp” gibi sesler geliyordu. Belki bahis oynayan bile olmuştur.

Neyse 4-5 yumruklaşma oldu ya da olmadı güvenlik geldi kavgayı ayırdı. Beni uzaklaştırdılar. Eğlence bitti…

Sonra çocuğu yanıma getirdiler, elimi sıktı, özür diledi.

Bu arada kız arkadaşım ağlıyordu. Diğer kız ise çoktan ortadan kaybolmuştu.

Parti bitti, biz de Taksim’e gidip bir güzel içtik.

Sonuçta bir delikanlılık maceram daha başarıyla sonuçlanmıştı.

Yine de şunu diyim sevgili dostlar: Kaba kuvvet kötü bir şey. Zorunlu kalmadıkça kullanmayın. Hatta hiç kullanmayın. Çünkü bu şehirde bileğine güvenmeyip yanında bıçak, tabanca gibi bilumum gereksiz alet taşıyan o kadar korkak var ki…

Öfkenizi yenmek istiyorsanız ben size, kum torbası, Uzak Doğu sporları ya da boks öneririm. Ya da benim gibi ‘Prozac’ kullanın. Feci gevşetiyor.

Başka bir yazıda buluşmak dileğiyle…

Alp…

Yorum ekle

Bir Yorum Yazın

Cemal Alp Solak

İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri 2004 Mezunu, Eski Gazeteci, blogger, iletişim ve dijital pazarlama uzmanı... PHP ve WordPress sevdiği konular...