Listen Radio Groove Mix

2006’dan bir başka yazı

Hiç şaşırmadım, 19 Ekim 2006

Dün yorgundum. İşte çalıştık, oyalandık. Akşam oldu. Eve geldik. Yemeğimizi yedik ve ekran karşısına geçtik… Ali Kırca vardı karşımda. Her zamanki gibi formdaydı. Neyse girmeyelim şimdi Alı Kırca’nın maceralarına, çıkamayız işin içinden… ATV Ana Haber’de bir de ne göreyim, kan şekeri düşen ve bayılan Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, hastane önünde makam arabasının içinde mahsur kalmış ve balyozla kurtarılmış!

Şimdi bu işte ne var diyecekseniz? Burası Türkiye haklısınız. Burada o kadar tuhaf şeyler oluyor ki, bir başbakanın makam aracında kilitli kalması ve canını balyozla kurtarması devede kulak kalır.
Bu ülkede her yıl işsizler ordusuna 100 binlerce genç daha katılıyor.
Bu ülkede her gün şehitler ordusuna bir can daha gidiyor.
Bu ülkenin siyasi parti liderlerinden biri teröristler gelsin mis gibi ovada siyaset yapsın diyor.
Bu ülkenin yazarlarından biri Nobel alıyor ama kimse sevinemiyor.
Bu ülkenin tarihi yabancı ülkelerin parlamentoları tarafından yazılıyor.
Bu ülkenin polisi baskında kapı çalma ihtiyacı duymadan balyozla evlere dalabiliyor.
Bu ülkenin hastanelerinde insanlar saatlerce sırada bekliyor.
Bu ülke dünyanın en pahalı benzin kullanan ülkesi.
Bu ülke dünyanın en pahalı internet kullanan ülkelerinden.
Bu ülkenin televizyonları halkı aptal yerine koymaktan zevk alıyor. Geri zekâlıymışız gibi bir şeyi 85 kere yayınlıyor. Değil televizyona çıkması, sokağa çıkması zararlı olacak kişileri evlerimize kadar sokup, bize zorla ite kaka seyrettiriyor. (Kardeşim neredeyse tüm kanallarda aynı saatte bu abuk sabuk magazin programları var. Birinden kaçarken diğerine yakalanıyorsun. Ben çok TV seyretmem ama her hafta o salak programlardan biri mutlaka karşıma çıkıyor.)
Bu ülkede yetenek yarışmaları düzenleniyor ama o yarışmalarda tantana olan onlarca genç yarışmadan sonra ortalıktan kayboluyor, bazıları kara toprağa gidiyor.
Bu ülkede banka soyguncuları, hortumcular, pişkinler, yiyiciler, katiller, zorbalar dışarıda ellerini kollarını sallayarak geziyor.
Bu ülkede Cübbeli Ahmet Hocası var.
Bu ülkede bazı çevreler her gün kurulu düzene saldırıp, şeriat istediklerini bas bas bağırıyorlar, kimse bunun için bir şey yapmıyor.
Bu ülkede bilim, teknoloji değil türban konuşuluyor.
Bu ülkede herkes bir şeyi çalıyor, kimse bir şey üretmiyor. Aksine başkasının ürettiğini kendi yapmış gibi kakalıyor. Kakalamayı başardığında da bundan haz alabiliyor. Bu çok ilginç.
Bu ülkede kadınlar kendilerini küçük düşürmek, ikinci planda kalmak, erkeğin gölgesinde yaşamak için ellerinden geleni yapıyor. Atatürk’ün onlara sağladığı tüm hak ve özgürlükleri hak etmediklerini cümle âleme gösteriyorlar. (Tabi,  herkes için demiyorum bunu o ayrı.)
Bu ülkede kefilsiz 1 günde kredi ya da kredi kartı alabiliyorsun. Gelirinden çok krediyi 1 ayda ödeyebileceğini sanıyorsun.
Kıçına don alamayacak adamın en kral cep telefonu var bu ülkede.
Bu ülkenin İstanbul’unda yakında 16 milyon nüfus, 16 milyon otomobil olacak.
Bu ülkenin İstanbul’unun kazılmadık sokağı kalmadı.
Bu ülkede kazılan yerler birkaç ay sonra tekrar kazılıyor. Dökülen asfaltlar maksimum 5 ay dayanıyor. İlk yağmurda lastik katili yollara geri dönüyoruz.
Bu ülkede en kritik kavşaklar yazın değil, kışın trafiğin en yoğun olduğu sezon yapılıyor.
Bu ülkenin İstanbul’unun Belediyesi nedense lale dikmeyi çok seviyor. Her yere lale dikiyor.
Daha saymayacağım, liste uzun siz eklersiniz. Şimdi tüm bunlardan sonra, Başbakan araçta mahsur kalması beklenmedik bir durum mu azizim? Valla ben hiç şaşırmadım, sizinde şaşırmadığınızı sanıyorum. Bu arada Başbakan’ın şoförü de gerçekten kravat bağlamak konusunda çok yetkinmiş…

Kolay gelsin…
Alp Solak

Yorum ekle

Bir Yorum Yazın

Cemal Alp Solak

İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri 2004 Mezunu, Eski Gazeteci, blogger, iletişim ve dijital pazarlama uzmanı... PHP ve WordPress sevdiği konular...