Listen Radio Groove Mix

Lolipop (2005 yılından)

İzleyeniniz olmuştur herhalde, son zamanlarda TV’da bir reklam oynuyordu. Küçük bir kız çoçuğu, mutfakta annesinin yanında oturuyor ve annesi mutfak işleri yaparken vırvır konuşuyor, bundan bunalan annesi de kızın ağzına lolipop sokup onu susturuyordu.

Şimdi herhalde, “Eee gariplik bunun neresinde?” diyeceksiniz.

Baştan söyliyeyim o zaman, bu reklamda hiç bir gariplik yok. Bence başarılı bir reklam. Ben bu reklama, reklamcılık açısından bakmıyorum elbette. Zaten öyle bir haddimiz de yok, bunun bilincindeyim.

Benim konum, küçüklükten beri bizi suskun, kabullenen, her şeye eyvallah diyen bireyler olarak bu toplumda yerimizi almamız için elinden geleni yapan zihniyet.

Ağaç yaşken eğilir derler, katılırım bu lafa…

Şöyle bir geriye gidelim hepberaber. Kıçımıza şaplak yiyerek başlıyoruz hayata. Daha sonra 7, bazen 6 yaşına kadar aile içi eğitimden geçiyoruz. Maddi olanaklarımıza göre, anaokuluna ya gidiyoruz, ya gidemiyoruz. Hatırlayın size neler söylerlerdi, “Ağlamayı kes sana oyuncak alıcağım”, “Yemeğini yemezsen pilav arkandan ağlar”, “Sus yoksa iğneciyi çağırırım”, “Bisiklet istiyorsan önce sınıfını geç”.

Elbette ailelerimiz bizim her zaman iyiliğimizi ister. Bizim başarılı, topluma faydası dokunan, statü sahibi olan bireyler olabilmemiz için imkânları dahilinde en iyisini yapmaya çalışırlar. Onların hakkını hiçbir zaman ödeyemeyiz. Lakin bizi küçüklüğümüzden beri her işten bir ödül, bir çıkar bekleyen bireyler olarak yetiştirmekten en azından yeni nesil anne-babaların vazgeçmesi gerektiği kanısındayım.

İnsanoğlu zevk düşkünüdür. Hepimizin yapmaktan zevk aldığımız şeyler, sevdiğimiz yiyecekler, hayranı olduğumuz kişiler, markalar vardır herhalde. Hangimiz bize bedavadan verilen bir armağana hayır deriz, ya da havadan gelen ve alın teri akıtılmamış yüklü miktarda paraya? Hoşumuza gitmeyen, beğenmediğimiz birşey olduğunda kaçımız, “Hayır ben bunu istemiyorum, bunu haketmiyorum” diyoruz? Böyle oluşumuzun sebebi bence bizim belki bilinçaltımız da düzene ve düzenin içinde olan her şeye tamam diyerek yetiştirilmemizin sebebi. İnanmışız bu dünya düzeni böyle, bizimde bu çizgiler içinde olmamız lazım diye. Ne bileyim işte, önce okumalı, üniversite bitirmeliyim, erkeksem askere gitmeliyim, sonra sigortalı bir işe girip hayatımı kazanmalıyım ve yaşım geldiğimde biriyle evlenip soyumu devam ettirmeliyim.

Kendimizi değerli görmüyoruz artık, yeteneklerimizi keşfetmiyoruz. Yapmak istediklerimizi yapmıyor, erteliyor, ya da yaptırılmıyoruz. Okumak istediğimiz mesleği okuyamıyor, yapmak istediğimiz işi yapamıyoruz. Sanal mutluluklardan medet umup dostluğu, arkadaşlığı, dokunmayı ve hissi kaybediyoruz.

Bunlara biz mi karar veriyoruz? Hayır. Bizim yerimize kararlar mı alınıyor? Evet… Ben gencim, üniversite bitirmiş, askerliğimi yapmışım. Yapmak istediğim mesleği okuyan azınlı şanslıdan biriyim herhalde. Fakat, hakettiğim işi bulabiliyor muyum? Kesinlikle hayır. Gençliğe güvenmiyor kimse. Size fırsatlar verilmiyor. Kendinizi ifade edemiyorsunuz. Sıkışmışsınız, korkuyorsunuz…

Bir adım atmak istiyorsunuz. Fakat bunu yapmaya cesaretiniz yok. Bozarlar adamı, “Sen kimsin, yaşın kaç derler.” Bütün bu haksızlıklara karşı, düzenin bozukluğuna karşı napıyoruz allahaşkına? O kadar kabulleniciyiz ki, en ufak tepkimizi koyamıyoruz hiçbir şeye. Çünkü öyle yetiştirildik. Pasif bireyler olarak. Çok konuştuğumuzda ağzımıza “Lolipop” sıkıştırıldı. Tadı çok güzeldi, yedik sustuk.

Ne zaman biz, düşüncemizden, fikirlerimizden vazgeçmemek için çaba göstericeğiz? Uslu ve cici çocuk olmak için, lolipop gibi rüşvetleri ne kadar sevsekte, “Hayır ben bunu istemiyorum” diyebileceğiz. Sorgulayan, tartışan, yapıcı ve bütünleştirici bir toplum ne zaman olacağız?

Gençlik olarak gitgide yozlaştık. Artık silkinmemiz lazım. 68 kuşağı vardı, bastırıldı. Sonra hep uyutuldu gençlik. Doğruya güzele destek, yanlışa eleştiri getirmemiz lazım artık. Bu ülkeyi seviyoruz. Burada doğduk, burada ölmek istiyoruz. Güzel günler görmek bu topraklarda yaşayan herkesin haklı. Her şeyi devletten beklemeyelim. Artık birey olarak birşeyler yapalım. 4000-5000$ bir maaş için, doğup büyüdüğümüz toprakları terketmeyelim. Bu ülkenin aydın beyinlere ihtiyacı var. Hepimizin üstüne düşenler var. Kaliteli şeyler yapalım, yiyelim, içelim ama her şeyden önce dönüp kendimize “Ben bunu hakediyor muyum?” diye sormasını bilelim.

Önümüze ne zaman bir lolipop gelse, canımız ne kadar çekse de, hayır diyebilecek bireyler olduğumuzda kısacası kişiliğimizi ortaya koyduğumuzda bence çok daha sağlıklı bireyler olacağız ve daha sağlıklı nesiller yetiştireceğiz. Dolayısıyla hepimizin yaşamaktan daha mutlu olacağı, temiz bir Türkiye’yi en azından çocuklarımıza miras olarak bırakabileceğiz kanısındayım.

Sevgiyle kalın,
Kochero…

Yorum ekle

Bir Yorum Yazın

Cemal Alp Solak

İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri 2004 Mezunu, Eski Gazeteci, blogger, iletişim ve dijital pazarlama uzmanı... PHP ve WordPress sevdiği konular...